28 Mart 2013 Perşembe

KABİLE (ULUS )İLE SERVETİN GÜCÜNE İMAN EDENLER VE VAHİY


Bir ellerinde kabilenin kuvveti, diğer ellerinde mal ve servetin gücü vardı… izzeti,şerefi, ve şöhreti bunların üzerinde devşiriyolrlar; zayıf,kimsesiz insanların emeğini,namusunu,umudunu sömürerek hor ve hâkir görüyorlardı…

Ebu Leheb ve onunla aynı ideolojik eksende olanların ellerinde paraları (malları,mülkleri) vardı… Ancak metreleri (doğru değer ölçüleri,ahlakları) yoktu… Hangi işe koyulsalar bozuk bir parametreden yola çıkıyorlardı.

Kuran ise kabilenin (ulusun) şiddetine,servetin kuvvetine yatırım yapanların, onları sürekli Allah’tan,ahlak’tan bağımsız ortamlarda çoğaltma yarışı içinde olanların bu değer verdiklerinin iman ve ahlak değerleri üzerine kurulmuş hayat pazarında beş paralık değerlerinin olmadığını ilan etmekteydi.

Servet ve evlat (kabile,ulus) kazananlar helal ve temiz yoldan kazanacaklardı ve kazandıkları mal ve çocukları Allah’a\Ahlaka  adayacaklar,ellerindeki rızkın arta kalanını muht(aç) olanlara dağıtacaklardı (infak). Dağıtmadılar........ dağıtamadılar.

Kazandıklarını üst üste koyup toplayıp yığarken ve yığıp toplarken, dağıtmaları gerekeni (rızkı) dağıtamayıncada ne yazıkki kendilerini dağıttılar (tuğyan etti)ler. Tercihlerini hep fucurdan yana kullanarak ekini ve nesli fesada verecek fikir ve ameller ürettiler.

Sene 610 Kadir gecesi;Şehvet nesnesi haline getirilmiş kadınların,haklarına çok yönlü şeytanlık (hile) ile tasallut edilmiş yetimlerin,analarından özgür doğmuş, ancak özgürlükleri ya kaba kuvvetle teslim,yada para ile satın alınmış umudu sönük insanların;adalaet arzusuyla yanmış yüreklerine evrensel bir iman ve ahlak müjdesi,onları sonsuz umut fezasına taşıyacak kurtuluş (felah) haberi gelmişti. Haber,okuma ve kalem ile anlaşılacak,müjdenin tadına ise anlayıp yaşandıkça varılacaktı. Ve öylede oldu…

Paranın ve kabilenin gücüne iman etmiş kapitalist\emperyalist zamparaların sürekli sömürmek için dağınık tuttukları bu insanlar, Allahın ipine tutunarak ayağa kalktılar… Bu yeni mesajla toplanıp yeryüzündeki nimetlerden temiz ve helal olmak kaydı ile, eşit istifade etme temeline dayalı derin ve köklü bir zihniyet devrimi yaşadılar.

Sömürülen emeklerinin, kullanılan namuslarının,heder edilmiş şahsiyetlerinin,talan edilmiş bütün varlıklarının hesabını sormaya başladılar. Bu sorgulama kesintisiz ve çok yönlü mücadeleye (cihada) dönünce;Allah Ebu Leheb ve onunla aynı zulmün ortak paydasında buluşanların nasıl bir devrilişle devrilip Tarih sahnesinden silindiklerine bütün bir insanlık ailesini şahit tutmuştu...

Hırslı,cimri,nankör,zalim ve gerçeklere karşı inatçı idiler… Sınırsız kuvvet hesapsız servet üzerinden dünyalarını abad(cennet) edeceklerini zannediyorlardı. Ancak ne yazıkki hem dünyalarını hemde ahretlerini berbat (cehennem) ettiler…

  Kendilerini ebedi (dünya ve ahrette) koruyacaklarına inandıkları servetleri,evlatları, kaleleri,korunakları ve barınakları;Örümceğin kendine yuva örüp,sığındığı yuvanın,sarsılmaz bir sığınak olduğuna inanması gibiydi. Oysa sığınakların en dayanıksızı örümceğin yuvasıydı keşke bilselerdi (Ankebut41)

Kabilenin (ulusun),servetin ve şöhretin köpük misali uçucu ve geçici olan cazibesine tapındılar. Hep onlara doğru koştular… hep onlara doğru yoruldular…

Çölde susuz kalmış adamın su kaynağı araması yerine,serabı su  zannederek oraya koşması gibi koştular koştular… sonunda Allah’ın takdiri ve müminler üzerinden tecelli eden kudret ve kuvveti (sünnetullah) ile buluştılar.

Ve insanlığın yüz karası olanların listesine katmerli çizgilerle isimlerini yazdırdılar. Veyl (yazıklar) olsun onlara ve onların çağdaş tezahürlerine… Selam olsun ibret dersi alanlara

                   İÇTİHAD (FİKİR) EMEKÇİLERİ


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder