Velimiz
dostumuz olduğuna inandığımız birisi bizi evine davet ettiğinde , misafir
olacağımız dostun evine cümle (giriş) kapısından değilde ; avlu duvarından
atlayarak , penceresinden sokularak , yada bacasından sarkarak girmeye
çalışırsak herhalde böyle bir misafirlik biçiminin dost olduğumuzu iddia
ettiğimiz şahısla, aramızdaki dostluğa gölge düşüreceği izaha muhtaç olmasa
gerek (Bakara 179)
Misafir
olup dostluğumuzu güçlendirecek evin makul ve meşru bir giriş kapısı olduğu
gibi ; Allah’a veli-dost olmak için akıl sahiplerini akletmeye çağıran
kitabında makûl ve meşru giriş kapı (usül)leri vardır. O giriş kapılarından
girmenin metodolojisi (usul)ünü bilip kullanmadan Kur’anı akledip
anlayacaklarını zannedenler; Zannettiklerinin gerçekler karşısında kıymetinin
olmadığını bilmek isteyen Kur’an’ın akıl baliğ olmamış misafir müsvetteleridir…
Bunlar yaşadığımız toplumda taklitçi-ezberci-lafızcı ve dogmatik tipler olarak
karşımıza çıkarlar… Kuran’ın inzal (iniş) döneminde de daha sonraki dönemlerde
de bu kadim tiplerin ortaya koyduğu yanlış davranış figürleri gerçeklerin fark
edilmesinin önüne hep kalın ve kerif bir perde germiştir.. (Bakara 104-Bakara
95-Rum32)
Peygamberin
ölümünden önce hakkında bilgi sahibi olunmayan şeyin peşine düşmek (müridi olmak)
cezası ağır ciddi bir sorumluluk iken (İsra 36) Peygamberin ölümünden sonra
hakkında bilgi sahibi olunmayan konularda her söylenileni ezberlemenin imani
bir sorumluluk olarak takdim edildiğini, derin bir vicdan travması yaşayarak tarih
sayfalarında seyrediyoruz (Emevi, Abbasi, Selçuklu ) vs.
Kur’an
kavramlarının üzerinde dil \grammer oyunları oynayarak anlam dünyalarında ne
kıyametler koparıldığını,rahmet , adalet ve ahlak öğreten kavramlardan ne
kahırların ve zulümlerin üretildiğini,kökü derinlerde olan bu örgütlü geleneğin
hayatımızı (fikrimizi ve amellerimizi) nasılda acımasızca çepe çevre
kuşattığına şükürler olsun tanıklık etme makamındayız (Fatır5-Bakara75\79)
İşte bu
münasebetle Biz, başta Allah tasavvuru (iman)ımız olmak üzere hayatımızın fikri
ve ameli bütün boyutlarını ilgilendiren kavramların aklımızda hazır duran
anlamlarıyla ne kadar örtüşüp örtüşmediğini tespit etmek için,ciddi niyetlerle
bir kavram çalışması yapmanın mecburiyetine inanıyoruz. (İsra36)
Bir başka ifade ile ‘’ortak iyiye’’ sağduğuya Allahın adını anarak mezar kazanların Bize sirayet eden öğretilerinden aklımızda kalanını tesviye etmek (düzeltmek) ve tezkiye etmek (temizlemek) istiyoruz.
Kur’andaki
sözleri (ayet kavl) ait oldukları konunun bütünlüğünden koparıp üslubi yapısından
anlam üreterek kendilerine toplum katında meşrutiyet kazandıranların nasıl
sinsi bir şeytanlık örneği sergilediklerini görünce hayrete düşüyor, donup
kalıyoruz.
Biz ise bir
konu ile ilgili ayetlerin bir taraftan birbirleri ile olan ilişkisini, diğer
taraftan ise ; içine indiği ve içinde biçimlendiği tarih ve toplum ile
ilişkisini kesip,bozup parçalamadan okuyup anlamaya çalışıyoruz.
Bir konu
ile ilgili ayetlerden yola çıkarak anlam bütünlüğüne ulaşmak için o konu ile
ilgili ayetlerin en açık ve en anlaşılır olanını, bir sonraki ayetin anlamını
açmak için en başa; daha az anlaşılır olanını ise onun altına-ondan daha az
anlaşılır olanını ise onun altına koyarak ayetlerin birbirini tefsir etmesine
yönelik bir anlama yöntemi (usul)ünü takip ediyoruz (Hud1).
Biz
Kur’andaki kıssalarda (hayat hikayeleri)nde, farklı surelerin fragman
(parça)larının birini yada bir kısmını alarak anlam arayışına çıkmıyoruz…
Kıssaların (hayat hikayeleri)nin yaşandığı Toplumların jeopolitik\sosyo
kültürel yapılarını ele veren çalışmalardanda olabildiğince istifade ederek,
Oradan uygun mesajlar alacağımız anlamlar çıkarmaya çalışıyoruz.
Biz din
(hayat) adına yazan (Kalem23) herkesi okumayı Din (hayat) adına konuşan herkesi
dinlemeyi şiddetle arzuluyoruz. Ancak konuşan ve yazanların insan (ünsiyet
ilişki kuran) olduklarını bilip, ego,nefs,toplum ve tarihle yanlış ilişkiler
(ünsiyetler) kuracaklarını hesaba katarak eleştirel bir akılla okunmasının ve
dinlenmesinin yanındayız. (Zumer1ve23-Yasin21-Yusuf57-Sebe46-Bakara170)
Okuduğumuz kitabın anlamını anlamanın en başat yolunun,indiği dilin karektaristik yapısının (mesel-tespih-mecaz-kinaye vs.) bilinmesine bağlı olduğuna inanıyoruz.Dil üzerine yapılmış olanların birikimlerinden faydalanıyor,metnin genel çalışma bütünlüğüne yakışan ve otantik yapısına uygun düşen anlamları tercih ediyoruz.
Biz hiç bir
mezhebin-meşrebin (aracının,hocanın,şeyhin,üstadın,parti liderinin,dernek başkanının) takipçisi (müridi) değiliz.Bal arısının binlerce çiçeğe konduğunu
ancak bal olacak nektarı hangi çiçekte bulursa ondan aldığını sonra topladığı
nektarı vahiyle işleyerek (Nahl68) insanlar için şifaya dönüştürdüğünü
biliyoruz. Bizde konuşan yazan herkesi okuyup, dinleyecek elde ettiklerimizi
iman ve ahlak değerleri ile ölçüp biçecek vahiye uygun olarak işleyip
aklımız /kalbimiz için şifaya dönüştüreceğiz inşallah. (Zümer18).
Muhammed
A.s’ın Nebi ve Resul olması münasebeti ile sorumluluğunun Konuşan Kuran ve
Yaşayan Kuran olduğuna inanıyoruz. Ve onun ağzından çıktığı iddia edilen söz
(Hadis)lerin ve yaptığı iddia edilen eylem (sünnet)lerin Kuranın vaaz ettiği
iman ve ahlak ilkeleri ile çelişip cebelleşmesinin gerektiğine razı oluyoruz. Bu
usul (Metodoloji) ekseninde yürüyerek peygamberin örnekliğini (usve) aktüel
(yaşanılır) hale getirmek istiyoruz.
Allahın ve
Peygamberin adını anarak insanlara cennetlik niyetler ile cehennemlik amel
işletenlere karşı mücadele edenlerin yanında yer alaağıızı dost düşman herekese
duyurmak istiyoruz. (Enam163)
Biz bizi
etik ve estetik ölçüler içinde kalarak eleştiriceklere sabır kapılarımızı
sonuna kadar açık tutuyor, şimdiden en kalbi teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Ancak
eleştiri adı altında şahsiyet oluşturan değerlerimize hakaret edeceklerede şimdiden
‘’kötü söz sahibinindir’’ diyerek cevap vermeye tenezzül ve tevessül
etmeyeceğimizi peşinen ilan ediyoruz.
Ve bizimle
aynı duyguları paylaşan yürek sahiplerine sesleniyoruz:
Dur gitme
ey yolcu; beraber ağlaşalım,
Elemim ,bir yüreğin
kârı değil; beraber paylaşalım.
M. Akif
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder